Skip to content

Aramaktan bulamamak…

Herman Hesse’nin Siddhartha romanında harika bir hikaye vardır.

Roman’la ilgili biraz daha detaylı bilgiyi burada bulabilirsiniz. Ben hızlıca aklımda kalan hikayeyi anlatayım;

Siddharta ile arkadaşı Govinda nehri geçerken, Govinda arkadaşının gözündeki huzurla karışık mutluluğu fark etmiştir.

Govinda, “Anlıyorum ki, gerçeği bulmuşsun Siddharta, ama ben hala arıyorum” der.

Siddharta “Biliyorum” der. “Aramışsın, o kadar aramışsın ki, bulmaya vaktin olmamış”

Hermann Hesse bu romanda ingilizce anlatımıyla şöyle tanımlıyor aramayı ve bulmayı:

“When someone is seeking,” said Siddartha, “It happens quite easily that he only sees the thing that he is seeking; that he is unable to find anything, unable to absorb anything, because he is only thinking of the thing he is seeking, because he has a goal, because he is obsessed with his goal. Seeking means: to have a goal; but finding means: to be free, to be receptive, to have no goal. You, O worthy one, are perhaps indeed a seeker, for in striving towards your goal, you do not see many things that are under your nose.”

Aramak, bir hedefin olması demektir. Oysa bulmak, özgürlüğü ve dimağın açık olmasını ifade eder. Sadece hayal ettiği  hedefe odaklanan, bazen burnunun dibindekileri göremez.

Aramakla o kadar meşgul oluruz ki, bulmaya vaktimiz olmaz, bulsak farkında olmayız.

Belki İş dünyasının başarı kavramı ile olan ilişkisi, bulmak değil aramak üzerine kurulu. Bu yüzden de belki de hiçbir başarı, beyaz yakayı tatmin etmeyecek, edemeyecek.

Bu da, başka bir yazı konusu olacak gibi…

S.

This Post Has 0 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back To Top
Search