Skip to content

Ne mi yaptık 2015’te? İçimizdeki Ajansı Öldürdük.

Artık işe yaramıyordu. Yerine 5 yeni “ajans” kurduk. İçimizdeki veri madencisini yeryüzüne çıkardık, sektördeki ilk ve tek entegre DMP (Data Management Platform) hizmetini vermeye başladık. Müşteri deneyimi yolculuğuna kafayı taktık. Yeni yaratıcı ajansı yaratmak için Transmedia hikaye anlatımını, native reklamla tokuşturmanın yollarını aramaya başladık. Oracle ile Data Management Platform’larda taksonomi çalıştık, IBM ile Watson’ın bilişsel zekasına bulut üzerinden bağlandık. Madmen ve Mathmen’in kavga etmediği kocaman bir ofis olduk. Yaratıcılığı, hep işin ortasında tutarak.

Ve Dijitali unuttuk. Dijital transformasyonu sağlayan her kurumun unutacağı gibi, artık fotoğraf makinesine dijital demenin gereksiz olması gibi unuttuk.

2016, dijital transformasyonun yılı. Ondan sonra da dijital kelimesini çok daha az kullanmaya başlayacağız. Zaten gereksiz de olacak. Dijital dönüşüm (Digital Transformation), pazarlamanın üstünden gelen, pazarlamacıların yakalayamazsa altında ezilebilecekleri, yakaladıklarında da orantısız avantaj yakalayacakları muhteşem bir pas olacak 2016’da.

“Bu artık eskidi, dijitali yıllardır konuşuyoruz” mu diyorsunuz? Fena halde yanılıyorsunuz.

İşimizi yaparken dijitalin temel olduğu bir noktada durmadık hiç. Finansal gerçekleri değiştirecek noktada algılanmadı. Artık durum böyle değil. Dijital Transformasyon, pazarlamayı da savuracak bir rüzgar. Yıllardır pazarlama planlarına dijital satırlar eklemeye çalıştık. Artık dijitalin ilintili olmadığı bir satır kalmadığını idrak etme noktasındayız. En baba TV GRP’sinin Google aramalarına yansımasını ve sosyal medya konuşmalarını düşünmeden yazılan senaryo, bazı kurşunları boşa atmış olacak. 2000 başlarından itibaren her marka bizim de web sitemiz, mikrositemiz, facebook fan sayfamız, uygulamamız, banner kampanyamız, arama motoru bütçemiz, mobil sitemiz, mobil uygulamamız olsun demişti ya; Bunları yaptığı işinin yanına, ötesine berisine koyduğunda, dünyayı kurtarmış gibi hissetmiştik kendimizi. Artık işin tam göbeğinde bu konular. Mesela bir banka, artık şubesinden değil, ekranından ibaret çünkü. İşte bu yüzden, dijital, işin kendisi demek artık. Şimdi sıra, işin kendisini yaparken dijitalin vekaleten değil, asaleten çalışmasının dönemi. Koca koca markaların, “platform business” haline gelmesi, büyük veri gibi hiç kimsenin bir şey anlamadığını itiraf edemediği halde dilinden düşüremediği kavramların en basit haliyle de olsa pratiğe geçip, FAVÖK satırına katkıda bulunmuyorsa kaldırıp atılmaya başlandığı döneme geldi sıra.

Dijital transformasyon, “dijital” ajansları da, artık her ne demekse sosyal medya ajanslarını da, sanki yaratıcılık bir tek ajans müessesesinin ayrıştırıcı unsuruymuş gibi isimleşen “kreatif” ajansları da, yepyeni bir paradigma içinde yeniden doğma veya ölüp gitme haplarından birini seçme noktasına getirdi.

Bu yeni dönem, bazılarının önce fark ettiği, bazılarının ise 2016’da su yüzüne çıkmaya başladığında hem marka hem de ajans tarafında panikleyeceği bir dönem. Dijitali unutmak için, dijital transformasyon dönemi.

Dijital Transformasyonu başarıyla yapabilmek için, bir kaç tane temel bileşen var. Teknoloji bunlardan sonuncusu. İnsan ve kurum kültüründeki değişime olan ihtiyaç, bunun farklı departmanlardan kabul görmesi, kariyer bitirici değil, kariyer başlatıcı algılanabilmesi, en önemli gerek şartlar. Tekno-fobik pazarlama profesyonellerine de, dünyayı siyah beyaz görmekte ısrar eden teknoloji profesyonellerine de, bu yeni dünyada yer yok. İkisi de, aynı derecede cahil kalacak dijital dönüşüme. İnsan faktöründen sonrası doğru strateji ve hemen sonrası da tıkır tıkır işlemesi gereken teknoloji.

Dijital transformasyon için en az hazır olan şeyin, kafamızın içi olacağını göreceğiz yeni yılda. 2016, Kurum kültürünü hazırlamak için en iyi yılınız olabilir. Sonraki yıllarda buna zaten vaktiniz olmayacak.

Pazarlama profesyonellerinin yeni iş arkadaşları daha da çeşitlenecek. İşi teknoloji olan iş arkadaşları. Pazarlama ve IT arasındaki tüm kavgaların stereotipleri, bir bir hayatımızdan gidecek. Gitmeyenlerin çalıştığı kurumlar için, çöküşün başlangıcı olabilir. Sıcak sudaki kurbağa şanslı olacak, zira rekabet artık hiç beklemedikleri bir yerden ve ani olarak gelecek, işini “platform işi”ne dönüştürememiş kurumlar için.

Dedim ya, biz ekip olarak 2015’te dijitali unuttuk. Yanlış anlaşılmasın, nefes aldığımızı unutur gibi unuttuk. 2016’da da unutmaya – ve unutturmaya – devam edeceğiz. Siz de unutun. Mutlu yıllar.

Serhat Akkılıç (@sakkilic)
Yönetici Ortak, Project House

 

Yukarıdaki yazı, Campaign Türkiye Dergisi’nin 4. yıl özel sayısında yayınlanmıştır. 

This Post Has 0 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back To Top
Search